2009년 8월 26일 수요일

Turkish

I agree. 동의 합니다 katılıyorum
I am (deeply) touched.정말 감동했어요 çok etkilendim ( derinden etkilendim)

I am a little disappointed. 좀 실망했어요 biraz hayal kırıklığına uğradım
I am all set. 난 모든 준비완료 ben tamamen hazırım
I am aware of that. 그것을 파악하고 있습니다 farkındayım
I am back. 저 돌아 왔습니다 geri döndüm
I am broke. 나는 무일품입니다 parasızım
I am coming. 지금 가요 geliyorum
I am crazy about her. 나는 그녀에 빠졌어요 onun için çıldırıyorum
I am exhausted. 난 기진맥진입니다
I am fed up with this. 이것에 진저리가 났어요 bundan bıktım
I am free. 한가합니다 serbestim, özgürüm
I am full. 배불러요 doydum
I am getting hungry. 배가 슬슬 고파오는데요 acıkıyorum
I am going to miss you. 나는 너를 그리워할거야 senin özleyeceğim
I am impressed. 인상 좋았어요. 감동 받았어요 etkilendim
I am in a hurry. 좀 바쁩니다 acelem var
I am in need. 궁색합니다 yardıma ihtiyacım var
I am nearsighted. 근시입니다
I am on duty. 근무중입니다 görevim var ( işim var)
I am scared to death. 무서워 죽겠어요 ölümüne korktum
I am serious.? 진심이에요 ciddiyim
I am short-changed. 잔돈이 모자라는데요
I am single. 나는 미혼입니다 bekarım
I am sorry. 미안해요 özür dilerim
I am starving to death. 배가 고파 죽겠네여 açlıktan ölüyorum
I am stuffed. 배가 부르네요
I am upset. 화가 납니다
I bet. 내기를 할정도로 자신있다 iddiaya varım
I can tell. 그렇게 말할 수 있어요. 그렇게 보이는데요 anlatabilirim
I can handle it. 내가 다룰 수 있어요 başa çıkabilirim
I can not handle it anymore. 난 더 이상?못하겠어 artık katlanamıyorum
I can't afford that. (주로 재정적으로) 그것을 감당 할 수 없어요
I can't help it. 어쩔수 없어요
I can't say for sure. 확실히는 말 못 하겠어요
I can't stand it. 견딜 수가 없군 dayanamıyorum
I can't thank you enough. 너무 감사해서 뭐라고 할말이 없네요 sana yeterince teşekkür edemem
I didn't mean to. 그렇게 할 의도는 아니었어요. Onu kasdetmedim
I don't believe it. 난 그것을 믿지 않아요 inanmıyorum

I don't care. 상관없어 umursamıyorum
I don't get it. 이해를 못하겠네 anlamıyorum
I don't like it.?맘에 안들어요 sevmem
I doubt it. 의심이 가는데요, 그렇게 생각하지 않는데요
I fee the same way.동감입니다
I get it. 알았어요 anladım
I got lost.길을 잃었어요 kayboldum
I have got to go now.가야 겠어요 şimdi gitmem lazım
I have had enough. I quit. 난 이제 진저리가 나요. 그만 둘래요
I hardly know him. 나는 그 사람을 잘 모릅니다
I hate to eat and run but ... 먹자마자 가기는 싫지만..
I have a long way to go. 난 갈길이 멀었지요 yolum uzun
I have no appetite. 난 식욕이 없네요
I have no clue.잘 모르겠는데요
I have no energy.힘이 없어요 hiç enerjim yok
I have no idea.잘 모르겠는데요 hiçbir fikrim yok
I have no time.시간이 없어요. 바쁘네요 hiç zamanım yok
I haven't got all day.
제가 지금 시간이 없어요. 좀 빨리좀 해 주세요 bütün bünüm yok
I hear you loud and clear. 잘 들고 있습니다 seni net olarak duyuyorum

I know what! 뭔가 알아요. 뭔가 아이디어가 있어요 ne olduğunu biliyorum
I love it.맘에 들어요 severim
I made it.해냈어요 ben yaptım
I mean it. 정말입니다. 농담아니에요 onu kastediyorum
I owe you on-e. 신세를 지네요 sana bir tane borçluyum
I see. 알겠습니다 biliyorum – idiomatic ( görüyorum )
I still love you.너를 아직도 사랑해 seni hala seviyorum
I swear to God.하나님한테 맹세합니다 tanrıya yemin ederim
I taught myself. 난 고학 했습니다 kendi kendime öğrettim
I was lucky.운이 좋았지요 şanslıydım
I was told that.그렇게 들었어요 bana bahsedilmişti
I will be in touch. 제가 연락을 할께요 bağlantıda olacağım
I will do it for you. 제가 해 드리지요 senin için yapacağım
I will drink to that. 그것에 동감입니다 ona kadar içeceğim
I will get it. (전화등을) 제가 받을께요 alacağım ( edineceğim )
I will miss you.?네가 그리울야 seni özleyeceğim
I will never make it on time.제시간에 가기는 틀렸군 asla zamanında yapamayacağım
I wouldn't say no. 아니라고는 말하지 않을게여 hayır demezdim
I'm coming. 가요, 갑니다 geliyorum
In a sense, he is nothing but a suit. 어떤 면에서, 그는 헛깨비지요
( idiomatic _ proverb)Incredible. 믿을 수 없어요 inanılmaz
Is that all? 그게 전부에요? Hepsi bum u?
It is chilly. 날이 쌀쌀하네 acı mı?
It is humid. 후덥지근하네 nemli
It is muggy 날이 찌뿌둥 하네 rutubetli
It is out of style. 유행이 아니네요 tarz dışı
It is painful for me. 나에겐 아픈(슬픈) 일입니다 benim için acı verici
It is time for lunch. 점심식사 시간입니다 öğlen yemeği zamanıI
t is time to go. 갈 시간입니다 gitme zamanı
It is windy. 바람이 부네 rüzgarlı
It makes sense. 말 되네요 anlamlı geliyor
It takes time. 시간이 걸립니다 zaman alıyor
It's for you. 여기요 전화 왔어요 senin içinIt
It's not fair. (It's unfair) 불공평 합니다 adil değil
It's all right.괜찮습니다 tamam
It's beautiful. 아름답군요 güzel
It's cool. (Cool)멋있네요 ( not exact turkish)
It's free. 공짜입니다 bedava
It's freezing. 얼어붙게 춥네 dondurucu ( soğuk )
It's my fault. (It's not my fault) 내 잘못 이지요
( 내 잘못이 아닙니다) benim hatam (benim hatam değil)

It's all your fault. 모든 게 네 잘 못이야 tamamen senin hatan
It's my pleasure. 제게 기쁨입니다 benim için zevk
It's my turn. 이번에 내 차례입니다 benim sıram
It's now or never. 지금이든지 아니든지 입니다
(지금이 절호의 기회입니다) ya şimdi ya hiçIt's on me.

It's on the house. 이건 제가 쏘는 겁니다,
이것은 가게주인이 그냥 주는 겁니다 ben den ( bizden – mekandan)

It's really bad. 아주 안좋아요 gerçekten kötü
It's tough. 터프하네요 (힘들군요) dayanıklı
It's your turn. 당신 차례입니다 senin sıran

댓글 없음:

댓글 쓰기